Geleneksel Felsefenin Tefekkürü ve Saf Düşünmenin Karşısında Arendt’çi Düşünme
Cogito (113):113-128 (
2024)
Copy
BIBTEX
Abstract
Düşünme, geleneksel batı felsefesi tarihinde baskın olarak filozofların muktedir olduğu ayrıcalıklı bir zihinsel etkinlik olarak görülmüştür. Hannah Arendt’e göre düşünme yalnızca bu geleneğin benimsediği şekilde tefekkür ve dinginlikle sınırlandırılamaz. Arendt’in düşünmesinin ayırıcı özelliği onun görünümler dünyası ile düşünmesidir. Buna karşın Arendt, Martin Heidegger’in düşünmesini “saf düşünme” olarak adlandırır ve onu görünümler dünyasından kopuk olmakla eleştirir. Aynı zamanda, geleneksel felsefenin düşünmesi de dünyadan kopuktur, tefekkür yaşamıdır. Bu tezi Arendt, Sokrates ve Platon’u hakikat ve doxa/kanı ayrımındaki görüşleri üzerinden karşılaştırarak ortaya koyar. Bu çalışmanın amacı Arendt’de düşünmenin yargılama ve eylem ile bağlantısında siyasal alanla ilişkisini göstermek ve bu bağlamda Heidegger’in yargılamadan kopuk düşünmesi ve geleneksel felsefenin tefekkür yaşamına ait düşünmesiyle karşıtlığını açığa çıkartmaktır.
Bu doğrultuda Heidegger’ci düşünme, Arendt’in Heidegger’in felsefesi ve siyasi angajmanı üzerine yaptığı tespitler ve eleştiriler bağlamında incelenecektir. Burada amaç yargılamadan, dolayısıyla görünümler dünyasından kopuk bir düşünme olan Heidegger’in saf düşünmesinin onun siyasal kararlarıyla bağlantısını araştırmak ve Arendt’çi düşünmeyle- dünyayla bağlantıda kalan ve dolayısıyla yargılamayı özgürleştiren ve zihni genişleten bir etkinlik olarak düşünmeyle- karşılaştırmasını yapmak ve bunun eylem ve özgürlük ile bağlantısını ortaya koymaktır. Ayrıca, Platon’dan ilham alan geleneksel felsefe tarihinin de görünümler dünyasından kopuk düşünmesi, hakikati doxa/kanı ile tamamen zıt konumlandıran Platon’cu düşünce ile bağlantısında tartışılacaktır.