Abstract
Bilimcilik, bilgi edinmenin tek yolunun bilimsel yöntem olduğu görüşünü içeren felsefî bir yaklaşımdır. Bilimsel yöntemin uygulanmasında yalnızca maddî gerçekliğin varsayılması nedeniyle bilimcilik metafiziği ve a priori bilgiyi reddeden materyalist ve natüralist bir felsefedir aynı zamanda. İnanışın gerekçelendirilmesinde geleneksel epistemolojide başvurulan normların deneysel olmamaları nedeniyle reddedildiği epistemolojik natüralizmde, gerekçelendirme yerine inanç oluşum sürecinin psikolojik bir betimlemesi yeterli görülür. İnanç oluşumunun dayanaklarının yeterince uygun olup olmadığı endişesini ifade eden “epistemik kaygı”, bilimcileri bilgi için somut bir zemin arayışına itmiştir. Gerçeklikle bilgi arasındaki ilişkide söz konusu zemine bağlı olarak güvenilirlik ve nesnellik nitelikleri öne çıkar. Bilimcilik savunucuları, sorunun çözümü için geliştirilen içselci yaklaşımlarda gerekçelendirme için üst standartlar belirlenmesinin epistemik kaygıyı gidermeyip epistemik geri gitme sorununa yol açtığını düşünürler. İçselci yaklaşımlarda olduğu gibi bilgi için öznenin bilişsel unsurlara erişimini gerekli görmeyen bilimciler, deneysel yöntemin yeterli sayıldığı dışsalcı tutumu benimserler. Bilgi için somut bir zemin arayışını ifade eden epistemik kaygının giderilmek istendiği dışsalcılıkta özellikle normlar, metafizik yargılar ve a priori önermelerden oluşan sorunlar öne çıkmaktadır. Bilginin standartlarının deneyle sınırlandırıldığı bilimciliğin normatiflikten kaçınamaması, bilimsel faaliyetin metafizik varsayımlarla başlaması ve çelişmezlik ilkesinden hareketle a priori bir doğru ortaya konulabilmesi, dışsalcı epistemolojinin somut zemin arayışına engel teşkil eder. Bu durum, epistemik kaygının dışsalcı tutumla aşılamadığı ve yanı sıra epistemoloji özelinde felsefenin bilimselleştirilmesi çabasının da başarılı olmadığı sonuçlarını verir.