Abstract
Alman İdealizminde ve bu akımdan hareket eden değerler etiği filozoflarında ahlakın insana göreli yorumu, büyük ölçüde Kant’ın, insanı niteleyen ana karakteristikler olan akıl, ben bilinci ve irade özgürlüğü temelinde ele aldığı etik görüşü üzerine kurulmuştur. Kant’ın ahlak felsefesinde özne, hem gerçekliğin öze ait yapısından hem de kendi kendine yasa koyan rasyonel irade olarak, ahlak yasasından sorumlu tutulmuştur. Bu açıdan bakıldığında Kant’la başlayan modern dönemin felsefi rasyonalizminin, insanın ahlaki oluşunu onun akıl yeteneğine ve öznelliğine dayandırdığı görülmektedir. Bu dönemde ahlak için rasyonel temel arama girişimleri ön planda tutulurken ahlak adına değerlerin kaynağı (ahlaki değerler) olarak özne gösterilmiştir. Ancak hemen belirtelim ki Kant’ın idealist düşüncesine paralel olarak insan aklını temele alan ahlak anlayışı bir yeniliğe işaret etmekle birlikte kendinden sonra gelen Alman idealistlerince (Fichte, Hegel) ve değerler etiğinin kurucu filozoflarınca (Scheler, N. Hartmann) eleştirilmiştir. Bu çalışmanın amacı, ‘Ben’in, ahlakın temelini kurmada ne denli geçerli kılınabileceğini hem değerler etiği açısından hem de Alman İdealizmi çerçevesinde eleştirel açıdan bir değerlendirme yaparak etiğin insana göreli anlamını tartışmak olacaktır.