Kader 19 (1):1-28 (
2021)
Copy
BIBTEX
Abstract
Bu makalede, müşriklerle sosyal ilişkinin mahiyetine dair Müslüman düşünce geleneğinde ortaya konulan literatür genel hatlarıyla ele alınmaktadır. Söz konusu literatür, “müşrikler bu yıldan sonra Mescid-i Harâm’a yaklaşmasınlar” (Tevbe 9/28) ayeti temelinde şekillenmiştir. Bu bağlamda âlimler şirkin mahiyeti, Mescid-i Harâm bölgesinin sınırları ile bu bölgeye yaklaşmamayı ifade eden fiilin içeriği ve özellikle de ayetteki uyarının Hac ibadeti ile sınırlı/kayıtlı olup olmadığı gibi hususları tartışma konusu yapmışlardır. Bu ayet çerçevesinde ortaya konulan literatürde iki görüşün ön plana çıktığı görülmektedir. Bunlardan ilki, Mescid-i Harâm ifadesiyle kastedilen mananın tüm mescitleri kapsayacağı düşüncesinden hareketle “yaklaşmama” yasağın sınırlarını genişletirken diğer görüş, maslahatçı bir yaklaşımla söz konusu bölgenin Kâbe ve çevresiyle sınırlı olduğu iddiasına dayanmaktadır. Bu bağlamda ilk görüşte, harem bölgesine müşriklerin hiçbir surette giremeyeceği savunulurken ikinci görüşte, müşriklerin cahiliye döneminde yaptıkları tarzda hac ve umre ibadeti yapmak amacıyla söz konusu bölgeye giremeyecekleri ancak ticaret, seyahat vb. farklı maksatlarla gelebilecekleri vurgulamaktadır. Makalede konu H. VII. yüzyıla kadar kaleme alınan rivayet, dirayet, ahkâm ve Şiî tefsirler temelinde irdelenmiştir. Bu bağlamda Mukātil b. Süleymân, İmâm Şâfiî, Cassâs, Ebû Bekir İbnü’l-Arabî ve Kurtubî’nin kaleme aldığı ahkâm tefsirleri; Taberî, İbn Ebî Hâtim, Ebû İshak es-Sa‘lebî ve İbn Kesîr’in yazdığı rivayet tefsirleri; Mâtürîdî, Zemahşerî, Fahreddin er-Râzî, Beyzâvî ve Ebu’l- Berakât en-Nesefî’nin dirayet tefsirleri ile Şiî müfessirler Kummî, Ayyâşî, Ebû Ca‘fer et-Tûsîve Tabersî’nin tefsirleri incelenmiştir. Konunun bahsi geçen tefsirler temelinde ele alınmasındaki amaç ayetin anlaşılmasına bağlı olarak ortaya konulan fıkhî hükümleri ve gerekçelerini tespit ederek mukayese yapmaktır. Zira Tevbe suresi 28. ayetin anlaşılmasında, dini anlama tarzları bakımından Ashâbu’l-Hadis ve Ashâbu’r-Rey olarak nitelenen âlimlerin görüşlerinin belirleyici olduğu görülmektedir. Konu bağlamında Şiî tefsirlerin incelenmesindeki amaç ise söz konusu literatürde Tevbe suresi 28. ayetin ele alınmasına ilişkin bakış açısının Ashabu’l Hâdis’e mi Ashabu’r-Rey’e mi yakın olduğunu tespite yöneliktir. İncelenen tefsirlerde ilk görüşün İmâm Mâlik ve İmam Şâfiî’ye ait olduğu belirtilirken ikinci görüş Ebû Hanîfe’ye nispet edilmiştir. İmâm Mâlik ve İmam Şâfiî’ye ait olan görüş genel kabul görürken Ebû Hanîfe ve Mâtürîdî’nin benimsediği, Hanefî-Mâtürîdî âlimler tarafından kabul gören ikinci görüş, tarihsel süreçte şaz olarak nitelendirilmiş ve dikkate alınmamıştır. Makalede, H.7. yüzyıl’a kadar yazılan rivayet, dirayet, ahkâm ve Şiî tefsirleri özelinde bu görüşlerin temel mantığı, ortaya çıkış süreçleri ve bu çerçevede üretilen fıkhî hükümler analitik bir bakış açısıyla irdelenmeye çalışılmıştır. Makalede sonuç olarak Ashabu’l-Hadis’e mensup âlimlerden İmâm Mâlik ve İmâm Şâfiî’nin konuyu sadece müşrikleri değil tüm gayr-i müslimleri içerecek şekilde ele aldıkları ve bu gruplarla kurulacak sosyal, ekonomik ve siyasi ilişkinin mahiyeti hakkında fıhkî hükümler koydukları görülmektedir. Bu hükümlerle, Müslüman düşünce geleneğinde gayr-i Müslimlerin özellikle sosyo-kültürel açıdan ötekileştirilmeleri meşrulaştırılmıştır. Bu bakış açısı Müslümanların birlikte yaşama kültürüne katkı sağlamalarını engellediği gibi insana saygıyı temel alan Kur’an’ın bakış açısı ile de çelişmektedir. Bu bağlamda Ashabu’r-Rey’in önemli temsilcilerinden biri olan Ebu Hanîfe’nin yasaklama emrini cahiliye döneminde yapılan hac fiili ile sınırlaması konuya ilişkin bakış açısında ciddi farklılıklara imkân tanımaktadır. Ebû Hanîfe’nin bu anlama biçimi, gayr-ı Müslimlere ilişkin olumsuz bir uygulamaya imkân vermediği gibi takipçisi Mâtürîdî tarafından geliştirilerek ahlakî bir boyutta ela alınmıştır. Süreç içerisinde söz konusu anlama biçimi, aynı düşünce geleneğine mensup olan Cassâs ve Ebû’l-Berekât en-Nesefî tarafından devam ettirilerek geliştirilmiştir.