Abstract
Fakihler evlenme engellerini sürekli ve geçici olmak üzere iki kısım altında ele almışlardır. Sürekli evlenme engelleri de kan bağı, süt ve sıhriyet yoluyla oluşan haramlık olmak üzere üç kısma ayrılmaktadır. Kan bağı ve süt yoluyla oluşan haramlık konusunda fakihler arasında bir tartışma bulunmamakla birlikte sıhrî hısımlıkla ilgili ihtilaf bulunmaktadır. Evlenmenin taraflar arasında doğurduğu bu hısımlık, klasik fıkıh literatüründe sıhriyet mahremiyeti (hürmet-i musâhere) olarak ifade edilmiştir. Bu bağlamda zinanın hürmet-i musâhereyi gerektirip gerektirmediği problemiyle ilgili olarak doktrinde iki görüş ortaya çıkmıştır. Hanefîler, Hanbelîler ve Şiî fakihlerin ekseriyetinin savunduğu birinci görüşe göre zina, hürmet-i musâhereyi gerektirir. Buna karşılık Şâfiîler, Mâlikîler, Zâhirîler ve Hanbelîler’den İbn Kayyim el-Cevziyye’nin savunduğu ikinci görüşe göre ise zina ile hürmet-i musâhere sabit olmaz. Bu çalışmanın temel amacı, zinanın hürmet-i musâhereyi gerektirmediği görüşünde olan Şâfiî’nin görüşünü temellendirmektir. Zira tespit edebildiğimiz kadarıyla Şâfiî’nin bu meseleyle ilgili görüşünün temellendirilmesi konusunda spesifik bir çalışma bulunmamaktadır. Çalışmada öncelikle fakihlerin zinanın hürmet-i musâhereyi gerektirip gerektirmediği konusundaki görüş ve gerekçeleri ele alınmıştır. Daha sonra Şâfiî ve Şâfiî fakihlerin konuyla ilgili görüş ve gerekçeleri zikredilmiş ve bu yönüyle Şâfiî’nin savunduğu hukuk mantığı ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Konuyla ilgili görüş ve gerekçeler her ekolün temel fıkıh eserleri esas alınarak incelenmiştir.