Abstract
Toplumsal cinsiyet, erkek ve kadının toplumsal yönden belirlenmiş olan rol ve sorumluluklarını ifade etmek üzere ortaya çıkmış bir kavramdır. Cinsiyetsizleştirme veya cinsiyetsizlik kavramı ise doğuştan gelen ve yaratılış gereği sahip olunan cinsiyet kalıplarının gereksizliğine vurgu yapan, cinsiyet üzerinden oluşan toplumsal kabullerden sıyrılmayı hedefleyen bir zihniyetin dışa vurumudur. Her iki düşünce yapısında eleştirdiğimiz husus ise ataerkil toplum yapısının adaletsiz ve ayrımcı olduğuna dikkat çekilmek istenirken biyolojik cinsiyet özelliklerinin yok sayılmak istenmesidir. Cinsiyet seçiminin bireylerin kendilerine bırakılması fikrine kadar uzanan bu özgürlük anlayışı, insan fıtratının ve toplumsal değerlerin tahrip edilmesine neden olmaktadır. Oysa İslam dini fıtratı bozmaya yönelik her türlü müdahaleyi şer‘î ve hukukî açıdan sakıncalı görerek yasaklamıştır. Bu yönüyle cinsiyetsizleştirme projeleri İslam’ın dayandığı temel esaslara aykırıdır. Bu çalışma ile cinsiyet temelli güncel tartışmaların dayanak noktalarının tespiti sağlanmıştır. Çalışmanın amacı, İslam hukukunun cinsiyetler arasında ayrımcı ve imtiyazcı bir tavrı benimsemediğini ortaya çıkarmaktır. Zira İslam'ın temel kaynaklarında toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin dengeleyici bir politika izlenmektedir. Cinsiyet savunucularının düşüncelerinin aksine, cinsiyet ayrımının temeli dinî kaynaklardan değil ataerkil düşünce yapısından kaynaklanmaktadır. Bir diğer amaç ise cinsiyetler arası eşitlikten ziyade cinsiyet rolleri üzerinde sağlanacak adaletin toplum değerleri açısından dengeleyici bir yaklaşım olacağının altını çizmektir. Toplumsal düzen arayışında adil, dengeleyici ve bütünleştirici bir tutum benimsemek cinsiyetler arasında ortaya çıkan sorunların aşılması noktasında tutarlı bir yaklaşım oluşturacaktır. Çalışmamız, nitel bir yaklaşımla literatür tarama yöntemi ve veri analizi tekniği ile gerçekleştirilmiştir. Bu çerçevede toplumsal cinsiyet ve cinsiyetsizlik söylemlerinin neslin korunması adına oluşturabileceği problemler ele alınmıştır. Bu çalışma, cinsiyetsiz toplum söyleminin, bireylerin kişilik haklarına yönelik bir müdahale olduğu görüşünü ortaya koymaktadır. Ayrıca bu tür söylemlerin, toplumun temelini oluşturan aile değerlerini tehdit ettiği ve dolayısıyla toplumsal yapıyı bozduğu yönündeki endişelere dikkat çekmektedir. Çalışmayı önemli kılan bir diğer husus, cinsiyetler üzerinden kullanılan çatışmacı dilin, kadın ve erkeği birbirleriyle rekabet etmeye yönlendirerek karşı karşıya getirdiğini vurgulamasıdır. Toplumsal konuların erkek ve kadın değil, insan hakları perspektifinden ele alınması, insanların dillerine, dinlerine, renklerine, mesleklerine veya cinsiyetlerine göre değerlendirilmemesi gerektiği yönüne dikkat çekilmiştir. Çalışmamız neticesinde toplumsal cinsiyet düşüncesinin toplumda ahlaki, hukuki, dinî ve kültürel değerler ile ilgili pek çok problemi beraberinde getirdiği saptanmıştır.